11 Aralık 2016 Pazar

Doksanlarda Cocuk Olmak 4







DOKSANLARDA ÇOCUK OLMAK



       90’larda Çocuk Olmak mahallede çıkıp oynamak
       tom ve jerry gibi çizgi filmlerin belirli saatlerde yayınlanması
        Her akşam en az bir kanalda saat 21.00 da rahmetli Kemal Sunal filmlerinin yayınlanması
        Pazar günleri Barış abinin seyredilmesi
        hugo ve tolga abinin zevkle ve heyecanla izlenmesi
        Sobalı evlerde ellerinizi ısıtmak için soba borularına korka korka dokunmak
        Güneş tutulmasını fotograf filmleriyle ve yahut çıplak gözle izlemiş olmak...
       Burak kut’la beraber “benimle oynama söyledim sana şansını zorlama uğurlar olsun.“ demek, hatta bunu erkek çocuklara nispet olsun diye kızlar birliği oluşturarak yapmaktır.



       Biten meyva suyu karton kutularını, işitilebilecek azarlara aldırmadan booom diye patlatma ve birilerinin ödünü koparma zevkidir.
       Silgi kaybolmasın diye boynuna asmaktır.
saç boncuğu nedir bilmektir, onlarcasını saçına tutturma çabasıdır.
       karnelerin öğretmenlerimizin el yazısı ile dolduruluşunu hatırlamaktır.
        Pazar akşamları bizimkiler izlemektir.. Çocuk kalbimizle kapıcı Caferi sever, Sabri beye kıl olurduk..
        Pazartesinin okul hazırlığı yapılır, sanki pazar değil de pazartesi banyo yapsak olmuyormuş gibi illa pazar günleri banyo yapardık..
       Biraz da "türkiş kovboylar" şarkısını diline dolamaktır doksanlarda çocuk olmak..



hey corç versene borç şarkısını ezbere bilmek anlam verememek
       micheal jackson’ın eski halini görüp hayretlere düşmek
       Yerli malı haftasında okula çikita muz getirenleri kınamak çikita yerli değil öğretmenim diyip getireni ispiyonlamak,
       yazları, sabah uyanıp susam sokağı seyredip, öğlen, annenin elimize tutuşturduğu nevaleler ile "anneeeeaaa ben mahalle maçına gidiyom" diyip, "ezan okunmadan önce evde ol eşek sıpası" nidaları eşliğinde, koltuk altında bilmem kaç katlı kames top ile ışık hızıyla evden kaçıp soluğu arkadaşlarla birlikte atari salonunda almak,



Biz tarkanı kendi ellerimizle büyütmüştük.. dişlerinin ayrık olduğu günleri bilirdik.
Divalığının nerden geldiğini anlayamadığımız bir Ajda Pekkan vardı,
Bebeto Burak kut vardı mesela bizim için bir şey ifade etmese de ablamın odasındaki
posterini hala hatırlarım,
Arabası olup da ruhu olmayan mustafa sandal çıktığında biz çocuktuk..
Yonca evcimik aboneydi o zamanlar, nedendir bilinmez 9.15 vapurunu beklerdi..
sezen hep sezendi..
       Bir de süper mario vardı mesela, ondan sonra hiçbir oyun kahramanını sevemedim, bir de hiçbir oyunu bitirmek için bu kadar çok uğraşmadım
Bakkala gönderilmenin en güzel yanı küçük sarellenin dibini minik plastik kaşığıyla kazımak veya leblebi tozu yiyip konuşmaya çalışmak
ž  Eti Cin, Eti Puf, ABC, Balık Kraker, Negro, Bonibon,Topitop, Yumiyum vb. çok sevmek..



       Anne saat kaç, simiiit, birdir bir, çay kahve gazoz, akşam ebesi, dansa davet, çatlak patlak, yakan top gibi kalabalık oynanan sokak oyunlarından sonra anneniz sizi balkondan yemeğe çağırmışsa
        İstop diye bağırdığımızda renk yakalamaya çalışırken onun aslında stop olduğunu uzun zaman önce çözmüşseniz

90’larda güzel bir çocukluk geçirmişsiniz demektir.